Tambur çalan bir Osmanlı hanımı
TÜRK MÜZİĞİNİN TARİHİ VE DÖNEMLERİ

İslamiyetten önceki Türk Müziği

Türklerin tarihinde karanlık dönem olarak nitelendirebileceğimiz bu dönem İslam öncesi kültürlerin ve dinlerin büyük rolü olduğu muhakkaktır. Özellikle Şamanizm, Maniheizm, Budizm gibi mistik öğeler ile destansı şarkı geleneği  bu dönemde neredeyse tüm Türk boylarında yaygındır. Gök Tanrı inancına bağlı olan ve Şaman, Kam, Baksı gibi isimler alan din adamlığı, ozanlık gibi misyonları üstlenmiş bazı kişiler, ellerindeki davullar ile bir yandan hekimlik, ozanlık, din adamlığı yaparken diğer yandan, toplumun sosyal ihtiyaçlarını yine müzik aracılığı ile çözmeğe çalışıyorlardı. Yukarıda sözünü ettiğimiz Türk toplulukları arasında bu türden kişiler zaman zaman etkili olmuşlar ve bununla birlikte müziğe de yön vermişlerdir. Türk boylarının Maveraünnehr’e göç etmeye başladıkları dönemlerde (8. ve 9. yüzyıllar) artık elindeki kopuzuyla ezgi çalıp şarkı söyleyen bir sanatçı tipine rastlıyoruz. Adına Ozan denilen bu müzisyeni Asya’daki müzik geleneğini ve şarkı tiplerini kopuz adlı çalgısıyla birlikte yanında getirmiştir. İç Asyada yerleşik Türk boylarından olan Hunlar, Uygurlar, Göktürklerin müziklerine ilişkin bilgilerimizin kısıtlı olmasına karşın, göçebe Türk boylarından Türkmenlere ilişkin bilgilerimiz epey fazladır. Zira günümüz Türkiye’sinde yaşayan Türk topluluklarının öneli bir kesitini oluşturan Türkmenler, Asya Türkleri ve Türkiye Türkleri arasında bir kültür köprüsü gibidirler.  M.S.9. yüzyılın ortalarından itibaren batıya yönelen Türk boyları, Karahanlılar’dan başlayarak İslamiyet’i kabul etmeleri ile yaşama şekillerinde ve kültür yapılarında değişimler göstermeye başlamışlardır. Toplum yaşamındaki bu değişimin müziğe yansıması da kaçınılmaz olmuştur. Müzik yapılarında Asyalı tarzı aynen sürdürmelerine karşın, şarkı sözlerinde dinin etkisini görmek hala söz konusudur. Ancak sözlerde, sert ve katı dindarlığın karşısında hoşgörüyü ve Tanrı sevgisini görmek mümkündür.